1 Ocak 2012 Pazar

En çok 15 yaşımda tanıştığım adamı sevdim. Sevdiğim için çok zarar verdim, zaten ondan sonra kimseye zarar veremedim. Onda sevdiğim şey kendimdim, oydu. Sınırsız özgür olmaktı. Kimin ilk aradığı önemli değildi. Gelecek kaygısı yoktu hep emindim birlikte veranda da yaşlanıp çay içeceğimize. Bir gün birlikte öleceğimize. Çocukların isimlerini birtek onunla konuşmuştum, perde rengini onunla hayal etmiştim.Çünkü büyüyünce bunları konuşmaya gerek kalmıyor. Oysa büyüdüğünde perde rengini seçmek zorundasın, ama çocukken hayal etmek daha kolay geliyor.

Bana hep dürüst olmasını istemiştim oysa ne ahmaklıkmış, şimdi bana yalanlar söyleyecek bir adam arıyorum ne komik. Üstelik en çok yalanı ona ben söylemiştim. Büyüdüğünde yalan söylemek daha zorlaşıyor. Ona beynimde ur var ölüyorum gel kurtar beni deme özgürlüğüm vardı. Onunda hemencecik inanıp "Kurtarıyorum seni sevgilim" deme özgürlüğü vardı. Şimdi en fazla gittiğim yeri yalan söyleyebiliyorum. Çünkü böyle kaliteli yalanlara inanıyormuş gibi yapacak o anın tadını çıkaracak insan bulmak zor. Hemen etiketleniyorsun "bana yalan söyledin" oysa gerçekten beynimde ur var göremiyorsan bu benim sorunum değilki.

Hep onunla yanlış zamanda tanıştığımızı düşünürdüm. Ta ki bu güne kadar, tam doğru zamanda tanışmışız hiç bir şeyi kirletmeden birbirimize sarılarak ve ağlayarak ayrılarak. Bir keresinde onun eski bir sevgilisi varmış, kızla hep adaya giderlermiş. Çocuklarmış daha, ne güzel günlermiş ne sadeymiş. Böyle anlatmıştı bana. O zaman çok anlamamıştım ne demek istediğini. Sinirlenmiştim öküze bak bana eski sevgilisini anlatıyor diye şimdi anlıyorum ama.

Muhtemelen artık kimseye yalan söylemiyordur, hem kimse artık onun gizli ajan olduğuna inanmaz. Ben de inanmamıştım ama o da benim beynimdeki uru sevmişti neden oyunu bozmalıydımki. O terkedeceğinde gizli sorumluluklarını öne sürerdi ben dönmesini istediğimde kafamdaki uru.

Muhtemelen artık onunda yaşlanma korkusu vardır. Endişeleri vardır, zamanla kavgası vardır, borcu vardır. Kredi çekmiştir ödeyememiştir, aşık olmuş yüz bulamamıştır, sadece sevişmek için parayla kadın tutmuştur,hastalık kapmıştır.İş bulmak için uğraşmıştır,bulamayınca yıllarına lanet etmiştir,askere gitmemek için alternatifler aramıştır kendine. Ne olmuşsa olmuştur ama şiir gibi, masal gibi bir hayatı yoktur. Bir şekilde mutsuzdur.

Şimdi kendimi kocaman bir sevginin kollarına bırakmak istiyorum.Uykuda bir his vardır ya tam uçurumdan kendinizi bırakırken uyanırsınız.Kendimi bırakmaya karar verdiğimde tam da böyle oluyor ya ben cesaretsizliğimden uyanıyorum sadece hissi kalıyor ya da zorla uyandırılıyorum.Kimseye o kocaman sevgimi veremeden yaşamaya çalışıyorum,çalışıyoruz.Bir hedef bulup sevgiyi unutarak onun için hırpalanıyor ve sürekli koşuyorum.Aşkı da ne kadar ekmek o kadar köfte diye bilen gerizekalılar yaşayıp,mutlu oluyor.

Yeni yıl,yeni umut vs artık hiç bir beklentim,çok büyük isteklerim yok.Şairin dediği gibi su aksın yatağını bulsun,yorgunum.